Çiçeklerle Empati Kurmak

Çiçeklere olan ilgim her zaman vardı, özellikle iç mekan bitki yetiştirmeciliği her zaman ilgimi çekmiştir. Karadenizli olmam, dedemin ve babamın (göç edene kadar) topraktan geçim sağlamalarının getirmiş olduğu genlerin de etkisi vardır elbet. Bir ayağımızın fındık bahçelerinde olması da cabası. Bundandır ki İstanbul’da bir dairede bir avuç toprak dolu saksılarda bu geni yaşatmaya, bu ihtiyacı gidermeye çalışıyoruz.

 
 

Öncelikle bitkiler ile yaşamın benzerlikleri hakkında biraz yazacağım. Çok kısa bir dönem iç mekan bitki yetiştiriciliği temel eğitimini almış bulundum. Bitki yetiştirirken doğanın kanunlarını da öğreniyorsunuz. En basiti ortamını sevmeyen, saksısını sevmeyen bitkiler ya yavaş büyüyor ya hiç büyümüyor ya da ölüyor; ortamına ne kadar dayanabildiğiyle doğru orantılı olarak. İnsanın da en temelde hayata bağlanma süreci böyle değil mi? Yaşadığı ortama fiziksel-psikolojik dayanıklılığıyla doğru orantılı olarak ne kadar iyi uyum sağlar ne kadar severse o kadar başarılı bir gelişim süreci oluyor. Bir başka yönden, çok fazla bakım isteyen bitkilerin bir gün bakımını aksattığınızda solabiliyorlar, tam tersi dayanıklı bitkiler günlerce ilgilenmeyin hiçbir şey olmadığını görüyorsunuz. Bitkiler onlarla vakit geçirdikçe, çeşitli türler yetiştirme deneyimini yaşadıkça tıpkı diğer canlılar gibi ne kadar çeşitli ve özel olduklarını kavramanızı sağlıyor. Başta dediğim gibi yaşamın kurallarını öğretiyor uzun süre beraber olursanız. Aslında uzun zamandır da beraberiz bitkilerle, nasıl bir insanı dinlemedikçe onu tanımadıkça duygudaşlık kuramayız veya onun hakkında fikir yürütemeyiz işte en genel anlamda bir varlığı tanımak için de üzerine eğilmemiz gerek. Ben o kadar uzun süredir beraber değilim fakat yetiştirme sürecinde bana kattığı tecrübelerin kendimi tanımama ve bazı yönlerimi törpülenmeme yardımcı olduğunu söyleyebilirim. Bitki yetiştirmek sabırsız bir insana bekleme süresinin aslında bekleme-durma olmadığını; bu süreçte sonuca hizmet eden gelişmelerin olgunlaşmanın devam ettiğini öğretiyor.

 
 

Birçok çiçek türü için de insanlara ait sıfatlar atfettiğimizi biliyoruz. Örneğin; nazlı, dayanıklı, uyumlu, arsız, kırılgan, boynu bükük, vs. İşte bu tür sıfatlardan birine sahip bir bitkiyi evinize aldığınızda aslında ağır çekimde o insanla yaşamaya başlıyorsunuz. Kendi kişilik yapınızı düşün, daha sonra bildiğiniz bitkileri aklınızdan geçirin. Hangi bitkiye benzediğinizi, ilk aklınıza geleni bir kağıda yazın. Sonra düşünün neden bu bitkiye benziyorsunuz, hangi yönlerinizi benzettiniz. Eğer yetiştirebileceğiniz bir bitki-çiçekse alın ve yetiştirin size çok şey öğreteceğini göreceksiniz. Her şeyde olduğu gibi seçtiğiniz çiçeğin görsel olarak güzel gözükmesini istiyorsanız bakımını özenle düzenli yapmanız gerekiyor; ondan bir fayda, meyve bekliyorsanız sabırlı olmanız gerekiyor ve uygun ortamı stabilize etmeniz gerekiyor, ondan sadece öylece dursun istiyorsanız yaşayacak kadar su vermeniz gerekiyor, ekstra verim istiyorsanız gübre, ilgi artı bakım yapmanız gerekiyor…

 
 

Yani kısaca hayatımızın ve ilişki yapılarımızın bir simülasyonu gibidir bitki yetiştirmek. Tüm bu çabaların sonunda mutlu olmak, üzülmek, hayal kırıklığına uğramak, vazgeçmek gibi duyguları da size yaşatan bir meşgale, simülasyon…