Özşefkat

Bir sahil kenarında kuş sesleri ve dalga sesleriyle bedenini, zihinini dinlendirirken; o dinginliğin iyi geldiğini hissettiğin ve daha fazlasına kendine layık gördüğün anda hissettğin histir öz şefkat. Güneşin yüzünü ılık ılık ısıttığını, bacaklarını sardığını, yosun ve tuzlu su kokusunu kuşların bağırışları eşliğinde içine çekerken hissettiğin dinginliği hatırla. Hayatında ne sıklıkla veya kaç kere bu dinginliği yaşıyorsun? Zihninin ve bedeninin ihtiyaçlarına ne kadar hakimsin? İhtiyaçları sıralarken hangilerine daha çok öncelik verip hangilerine hiç yer vermiyorsun? Peki yer vermediklerine ne kadar ihtiyacın olduğunu biliyor musun?

Kendini acımazsızca eleştirdiğin zamanlar olmuştur. Bir yanın seni korur, o kadar da hak etmediğini söyler bu eleştirileri. Bir yanın ise eleştiride ne haklı olduğunu ispatlamaya, hipotezler sunmaya devam eder. Hak etmediğini söyleyen, eleştirileri yumuşatan tarafının sesini televizyondaki volüme düğmesi gibi düşün. Öyle bir anını hatırla, o ses sıfır ile yirmi arasında hangi seviyeye denk geliyor? Başka bir örnekle öz bakımının bütünlüğüne sıfır ile yirmi arasında hangi seviyede pay biçersin? Bunların cevabı, büyük oranda kendine ne kadar sıklıkla şefkatle sarıldığınla doğru orantılı. Kendine sarılmak da neyin nesi diye sorabilirsin. Depresyon hırkası, depresyon çorabı, depresyon battaniyesi, yorganı, sevgilisi… Bunlar kendini düşük hissettiğinde seni bir bütün olarak tutmak, dağılmanı engelleyecek, sarıp sarmalayacak, kısaca ihtiyaç duyduğun şeylerin başında gelebiliyor. Temelde şefkat duygunu besleyen bu eylem veya materyaller iyi hissetmene yardımcı oluyor. Dağılmış kalbini, karışmış zihnini, bulanmış duylarını sarıp sarmalıyor. Bunlara somut olarak kötü hissetiğimiz anlarda ihtiyaç duyuyoruz. Şefkat hissine her zaman ihtiyacın olduğunu ve bunun adının öz şefkat olduğunu söylesem? Dağıldığımız zamanlarda yoğun bir şekilde hissettiğin bu duygu, yaşamında aktif olarak kullanabilirsen dağıldığın zamanlarda bu kadar karmaşık ve dağılmış hissetmemene yardımcı olacak güçte bir şey. Egzersiz yapmak gibi düşün. Egzersiz yapmayı hayatına yerleştirmiş biri ağır bir yük kaldırırken; hayatında hiç egzersiz yapmayan biri ağır bir yük kaldıracağı zaman, ikisinin de ağırlığa karşı verecekleri tepki farklı olacaktır. Hiç egzersiz yapmayan kişiye daha ağır gelecek ve sonrasında belki kas ağrıları yaşayacak. Egzersiz yapana ise yine aynı ağırlıkta ama halledilebilir gelecek ve sonrasında bir ağrı yaşamayacaktır. İşte kendine gündelik hayat akışında yer verdiğin şefkat, zorlu zamanlarında senin daha kolay atlatmana ve daha başedilebilir karşılamana yardımcı olacaktır.

Özbakım ve Dayanıklılık

Aynaya her sabah bakıyoruz yüzümüzü yıkarken, kendilik değerimiz ise benliğimize her an bakıyor. Ne demek bu? Günler geçiyor, anlarımız değişiyor, zaman değişiyor, mevsimler geçiyor; bir an önceki ben ile şu anki ben aynı değiliz. Mevsimler bile renk, hal, duygu değiştirirken; biz nasıl stabil kalabiliriz. Ki insan duygu renginin skalası en geniş olan varlık… Duygu değişimlerimizi her şey etkileyebiliyor. Özellikle mevsimlerin bunun üzerinde çok etkisi var ama bu ayrı yazı konusu olabilir. Bu değişimler bizi ne kadar etkiliyor peki? İnsan bu kadar hassas bir varlıkken değişimlerden etkilenmeye (her insan kendi nezdinde farklı olaylar-durumlardan farklı şekilde etkilenir) psikolojik dayanıklılığımızı nasıl sağlayacağız diye çok sormuşsunuzdur. Ya da farklı bir deyişle dünya bu kadar tehlikeli bir yerken kendimi nasıl koruyacağım, bu kadar stresliyken nasıl sağlıklı düşüneceğim, bu kadar kaygılıyken nasıl işime odaklanacağım, gibi gibi…

İnanın tüm bu sorular o kadar insani ve doğal ki… Elbette pek çok şey yazılabilir ama bu yazıda öz bakımın psikolojik dayanıklılıkla ilişkisinde bahsedeceğim. Psikolojik dayanıklılığımız bizi zorlu durumlarla karşı karşıya kaldığımızda ‘ne kadar dayanabiliriz’i ölçen bir sistem gibi düşünürsek, sistemin güç kaynağı biz oluruz. Güç kaynağını ne kadar besler, büyütür, saçını okşar, şarkılar söyler, kitaplar-şiirler okur, vs. bakımını yaparsak; o kadar sağlıklı ve sağlam olur. İşte bu bakıma öz bakım diyoruz. Fiziksel, ruhsal ve mental olarak bir bütün olarak düşünürsek ne kadar dengeli bir bakım sağlarsanız o kadar güçlü ve dengeli bir sistem kurmuş olursunuz.

Ben iddialı bir cümle yazacağım: öz bakım ruhta, düşüncede yani psikolojimizde başlar diyorum ben. Daha sonra mental ve fiziksel olarak tam anlamıyla gelişir ve dayanıklılığımızı sağlar. Size şunu yapın bunu yapın diye liste vermeyeceğim elbette çünkü siz kendinizi şu aşamada benden çok daha iyi tanıyorsunuz. O yüzden kendinizle konuşmanız ve listeyi kendiniz yapmanız için sufle vereceğim.

Neye ihtiyacım var? İhtiyacım olan şey neye hizmet ediyor? Bunu elde edince nasıl hissedeceğim? Bana uzun vadede yararları neler? Kısa vadede yararları neler? Nasıl elde edebilirim? İlk yapmam gereken ne olurdu? ….

Bu bir çikolata almak da olabilir, bir duygu da çok ütopik bir şey de. Ütopik bir şey olsa bile altında yatan duyguyu, ihtiyacı çıkarabilirsen onu bile elde edebilirsin. Mesela “ben kral olmak istiyorum!”. Gayet makul, zihninden geçen her şey senin makulün. Kral olmak; saygın olmanın, sözünüzün dikkate alınmanın, sosyal açıdan görünür kılınmanın ve lider olmanın bir simgesi olduğunu varsayın. İşte bunlardan yola çıkarak bu soruları kendine sorabilirsin.

Ruhsal olarak istekleri, arzuları doyurulmuş; soruları cevaplanmış; yaraları sarılmış bir benlik fiziksel ve mental olarak da sağlıklı bir uyumu yakalar. Yakalayamasa da bunun için çabalar. İşte tüm bu çaba, bütünlüğü kurma çabasıdır öz bakım. Biraz da öz şefkat gerektirir. Bu da bir sonraki yazının konusu olsun. Her sabah aynaya bakarken, günlük rutin bakımınızı yaparken yüz yıkama, diş fırçalama kadar rutin olan duygularınızı da kontrol edin ne kendinize nasıl hissettiğinizi sorup, cevap verin. Öz şefkatin başladığı yer tam da burası kendinizi dinlemek…